|
29 MART 2018 - 5 MAYIS 2018
Pilot Galeri, 29 Mart – 5 Mayıs tarihleri arasında Tufan Baltalar’ın "Çevrili" başlıklı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.
Baltalar özgürlüğünü, iç dünyasında çıktığı yolculuklarda arayan bir sanatçı. Onun kendini bulma, kendini ararken başkalarıyla ortaklıklarını keşfetme ve nihayetinde bulduklarını paylaşma çabası, sanatının temel motivasyonlarından biridir. Kargaşa dönemlerinde Baltalar, kendine döner, kurtarılabilecek ne varsa kurtarmaya çalışır ve bir iç-kale inşa eder. Bu iç-kale dokunulmazdır ve saldırganca gürültülü bir dünyadaki mahremiyet içinde, yalnızlıkların birbiriyle karşılaştığını, konuştuğunu hayal eder.
Baltalar, "Çevrili" sergisinde, bu kargaşa dönemlerinden birinde olduğumuzu işaret ediyor ve karadan kopup adacıklara dönüşmüş toprak parçaları üstündeki ağaç ve çalılıkları hayal ettiği bir dizi resim sunuyor. Galerideki sergi sadece ve sadece, hatta ısrarla bu görüntüye odaklanıyor. Bu adaların nasıl oluştuğu veya ağaçların nasıl fırtınaları atlattığı bilinmiyor. Görünürde insan ve hayvan izinin olmadığı bu minyatür adalar bonsai'leri* veya gezegenleri andırıyor. Dar bir alana sıkışmışlık hissi ile uçsuz bucaksız sularla çevrili olmanın kaygısını paylaşan bu resimler, ilk bakışta ürkek bir ruh halinin izlerini taşıyor gibi görünüyor. Oysa her biri, bir kararlılık ve direniş hikayesi de anlatıyor. Bu adalar, tıpkı Küçük Prens’in titizlikle koruyup baktığı gülü gibi, dış dünya karşısında, ne pahasına olursa olsun ayakta durabilme çabasının sembollerine dönüşüyor.
Her adayı bir insan olarak tahayyül etmek, Antik Yunan mitlerinden Robinson Crusoe’ya, The Beach’ten Dr. Moreau’nun Adası’na, edebiyatın ve popüler kültürün ilgisini çeken bir konu olageldi. Ada, hem hayal gücünü harekete geçiren bir metafor hem de hayal edilen dünyaların gerçekleşme ihtimalini taşıyan en küçük toplumsal birim olarak çağlar boyu yaratıcı insanları meşgul etti. Adalar, hem kaçış alanları, hem cennet mekanlar hem de dışlanmışların ve karantinaya alınanların mekanları oldu. Sadece bir adaya gitmenin değil, adadan kurtulmanın da zorluğu üzerine hikayeler yazıldı. Adayı çevreleyen deniz, cennetin ve imkansızlıkların mekanıydı.
Jung’un rüya analizlerinde su kitleleri, bilinçdışını; ada ise egoyu, başka bir değişle bilincin kendisini temsil eder. Kimi zaman psikanalistler hastalarına, kendi adalarını çizmelerini önerir, zira her ada çizimi bir oto-portredir. Adanın bir oto-portre oluşu bizi, hikayenin en başına Odessa’ya götürür: bir oto-portre olarak ada. Adaya bir yolculuk, başladığınız yere döndüğünüz bir maceradır.
Tufan Baltalar’ın resimleri, sanatçının içinde bulunduğu ruh hallerinin tarifleri olarak görülebileceği gibi, toplumsal bilinçdışının da resimleridir. Bir önceki sergisi "Stand By"ın bir bölümünde yakınlarını yarı uyur pozisyonda resmederken, diğer bölümünde hem kendisine hem de izleyiciye bir rahatlama alanı açmak için tek tek çerçevelediği bulut resimlerini kümeleyip bir gökyüzü yaratmıştı. Sanatçının çalışma biçimi bir puzzle'ın dağınık parçalarını birleştirmeye benziyor, veya tutkulu bir koleksiyonerin adım adım kendine dair anlamlı bir bütün yaratma / biriktirme çabasına.
Keşiflerin, imkanların, yalnızlığın ve o yalnızlık içinde güçlü ve özgür olduğunu fark etmenin resimlerini yapıyor Tufan Baltalar. Yan yana sergilediği bu adalar, neredeyse bir takım yıldızı gibi, bir takımada oluşturuyorlar. Herkes kendi evinde ve tüm evler yan yana.